Page 21 - ÇINAR 12. SAYISI
P. 21

Buldan





















               ZÜBEYDE TÜRKÜSÜ







               VE ÖYKÜSÜ










                 1940-50  yılları  arasında,  Denizli’nin  güzel  ilçesi



               Buldan’da, Kasap Sarı olarak bilinen Ahmet Cirit ile                                                                                                               Ah Zübeyde’m, gittiğinden beri,


               eşi  Zübeyde  Hanım  evlenmişlerdi.  Birlikte  mutlu  bir



               hayat  sürerlerken  Ayfer  adında  bir  minik  kızları                                                                                                        Yapayalnızım bu âlemde, bir garip


               dünyaya  geldi.  Ancak  hayat,  acımasız  yüzünü                                                                                                                                                    kaldım şimdi.


               göstermekte  gecikmedi.  Zübeyde  Hanım,  aniden



               boğazında  nükseden  bir  rahatsızlık  ile  hastalandı  ve                                                                                                    Yıkıldı dünya başıma, yavrumuzla


               ne  olduğu  netleşmeden  kısa  sürede  gencecik  yaşta                                                                                                                                                 kaldım geri,



               hayata veda etti. Kasap Sarı, küçük kızı Ayfer ile bir


               başına  kaldı.  Küçük  kızın  eğitimi  ve  terbiyesi  için                                                                                                          İncir ağacının altıdır mabedim,


               Zübeyde  Hanım’ın  ailesi  onu  yanına  alınca  Kasap                                                                                                                        yalnız o bilir bendeki seni.



               Sarı tamamen yalnız kaldı. Mutlu, işinde gücünde bir


               aile  olarak  yaşamaya  devam  ederken  her  şey



               tepetaklak olmuş ve Kasap Sarı’nın tüm yaşamı alt üst


               olmuştu. İlkokul yıllarında el ele tutuşup okula giden                                                                                                                    Kayalar Sokağı sensiz ıssız,



               iki çocuktan her zorluğa göğüs gererek yuva kurmayı                                                                                                                       bomboş; bense oldum viran,


               başarmış  ve  aile  olmuş  iki  gencin  maalesef  öyküsü


               çok  hazin  bir  sonla  bitmişti.  Eşini  bu  kadar  çok                                                                                                             Tezgâh seslerine karışır ellerin



               severken  bir  anda  yaşamdan  kopan  Zübeyde                                                                                                                     neş’eleri, onlar hep bahar, bense


               Hanım’ın  yerini  hiçbir  şey  dolduramıyordu.  Kasap



               Sarı’nın  yüreğindeki  acı,  her  geçen  gün  daha  da                                                                                                                                                        hazan.


               derinleşiyordu.  Gündüz  iş  güç  yaşama  tutunuyor                                                                                                            İçten çürütüyor beni derdin, gayrı


               görünse  de,  kimselere  aleni  belli  edemese  de  bazı



               efkârlı gecelerde evinin avlusunda incir ağacı altında                                                                                                                dayanamam Zübeyde’m inan,


               yaktığı  ağıtlar  ve  döktüğü  gözyaşlarına  komşu  ve                                                                                                        Ölüm varmış dünyada ölüm, bilsin



               akrabaları  gizliden  tanık  oluyordu.  Bu  ağıtlar


               yürekleri  dağlıyordu.  Evin  avlusundaki  incir  ağacı                                                                                                                         herkes, gerisi hep yalan!


               Zübeyde Hanım’ın eşini beklediği yerdi ve en sevdiği



               köşe idi. Vefatının ardından bu ağacın gölgesi Kasap


               Sarı’nın  mabedi  olmuştu.  Burada,  Zübeyde’ye  olan



               özlemini  dile  getirir,  hatıraları  anar,  uzun  uzun


               gözyaşı  dökerdi.  Sessiz  gecelerde  Kasap  Sarı’nın


               söylediği sözler hep aynı idi ve çevre eşrafı bu sözleri



               duydukça derinden üzülürlerdi ama ellerinden de bir


               şey  gelmezdi.  Aradan  uzun  yıllar  geçmişti  ve  Kasap



               Sarı’nın  acısı  geçmese  de  korlanmaya  mecburdu.


               Hayata  devam  etmek  zorunda  idi.  Öne  düşen  aile


               büyükleri  sayesinde  bir  kez  daha  bir  yuva  kurdu  ve



               Kasap  Sarı’nın  bu  evlilikten  iki  çocuğu  daha  oldu.


               İçindeki  derin  yürek  yarası  ile  bazen  hırçın,  bazen



               öfkeli, bazen çok babacan olarak gelgitler ile yaşama


               tutunmaya  çalıştı.  Kırık  dökük,  yürek  yakan  bu


               hikâyeden  geriye  kalan  seneler  sonra  derlenen  bir



               türkü  tek  tanık  ve  hatıra  kalacaktı.  Yapılan  uzun


               araştırmalar  ile  derlenen  türkünün  sözleri  ise  şöyle                                                                                                                                                                                                        21



               yankılanmakta idi:
   16   17   18   19   20   21   22   23   24   25   26